neredeyse 2 aydir yazmiyorum buraya. sinsi sinsi baskalarinin yazdiklarini okur oldum artik sadece. baktim ama dilek bile yazmis, utandim kendimden adeta. :)
biraz kafam karisik bu aralar. tezimi yazmaya basladim, bir yandan da is ariyorum. bir de is arayinca yer degistirme, tasinma, hangi ulkede yasasam kaygisi da var. burada sevdigim ve uzaklasmak istemedigim cok insan var. east coast'ta bir is bulmak cok guzel olur. bugun turkiye'deki bir sirketten aradilar. yani aslinda uluslararasi bir sirket ama ben turkiye ofisine yazmistim, onlar da benimle gorusmek istiyorlarmis. ama ben turkiye'ye gitmeyi dusunmedigim icin bu tatilde, kanada'da bulusalim dediler, o da vancouver'da ama. sirin'le haritadan baktik, oldukca uzakmis. onumuzdeki hafta falan gitmemi istiyorlar. nasil olacak bilmiyorum. turkiye'dekinin aksine tabii, turkiye'de olma istegim oldukca az bu aralar.
tezime gelince de, ilk basta yogun bir verimlilik donemi gecirdim ama simdi hic birsey yapmiyormusum gibi geliyor. belki de bunu yine yogun verimlilikten once gelen sancili bir on hazirlik olarak gormem lazim. okuduklarim, dusunduklerim falan birikecek, birikecek ve birden oturup yazmaya baslayinca buyuk bir is cikmis olacak.
mart ayi oldukca gezme doluydu. spring break vardi, basak'la los angeles'a gittik. fotograflarini yakinda koyacam. gezdik gezdik. manhattan beach, venice, santa monica'yi gezdik. sonra emre ve serkan'la universal studios'a gittik. los angeles gibi bir sehirde toplu tasima araclariyla gezdik. LACMA'ya gittik bir de. ben modern sanati cok seviyorum, bunu tekrar anladim. birsuru sey gorduk. Matisse vardi, Picasso vardi, Dali de vardi sanirim. Ama beni en cok heyecanlandiran iki tane de Magritte olmasiydi. This is not a pipe resmi oradaydi, bir de simdi hatirlayamadigim bir tane daha. Ben Magritte'in resimlerini cok seviyorum. Ha bir de Warhol vardi, onlari da cok sevdim.
Sonra iki kere New York'a gittim. New York'u daha da cok sevdim bu gittigimde. Bir aksam bir turk restoranina gittik, ali baba. hersey cok guzeldi, yemekler olsun, ortam olsun, adeta Turkiye'de bir restoranda gibiydik. raki ictim, bir de pastirmali pide yedim.
bu haftasonu da buradaydim. labden arkadaslarimla bir muzik festivaline gittik burada. cikan gruplarin cogu vasatti ama dinledigimiz son iki grup cok basariliydi. birinin adini hatirlayamiyorum, ama digerinin adi alchemystics. 1-2 bira da icmistim, dans ettim, cok eglendim.
sonra Sirin'in (bu inanctan sirin) tavsiyesi uzerine Mad Men'i izlemeye basladim. Guzel bir dizi, ama sevinerek soyluyorum ki kendimi kaptirip bir oturusta 3-4 bolum izlemiyorum. Gunde en fazla 1 bolum izliyorum, onu da her gun degil.
burada da (bile) havalar duzelmeye basladi. henuz agaclar cicek acmadi ama ilk defa gecen hafta mine'yle bulusmaya giderken yazlik ayakkabi ve etek giydim. donuste biraz usuyordum ama yine de 1-2 saat olsa bile havanin tadini cikardim. bir oglen de sirin'le disarida oglen yemegi yedik, kucuk goletin onunde. sonra uzandik guneste. bugun de hava oldukca guzeldi.
kimseye mail falan da yazmaz oldum, turkiye'dekilerden cok koptum gibi geliyor. tugba ve mert'le ozellikle konusmayinca eksik hissediyorum biraz kendimi.
kafami biraz dagitacak birseylere ihtiyacim var. surekli dusundugum seyleri bir sureligine unutmak, kafami bosaltmak istiyorum, yoksa hic bir konuda verimli olamayacam gibi geliyor. ne yapsam arkadaslar? gezmek de cok ise yaramiyor gibi. aslinda ekim'in yanina gitsem biraz kendimi toparlarim sanirim.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment