cizgifilmlerde hani karakter asagi bakmadigi surece boslukta yuruyebilir, dusmez ya. tom ve jerry ya da o colde gecen cizgifilmde oldugu gibi. ben de hayat konusunda oyle hissediyorum kendimi yer yer. eger dusunmezsem cok fazla, neredeyim ben, neler oluyor falan diye, gayet mutlu, hatta tam da amerikalilarin dedigi gibi happy-go-lucky, yasayabiliyorum. ama asagiya baktigim an, dusmeye basliyorum ben de. afalliyorum, yaptiklarima, yapmadiklarima anlam veremiyorum.
bir de simdi kardes turkuler dinledim, evvelim sen oldun. tam ders calismaya baslayacakken dinlenecek bir sarki degil pek. huzunlendim, icim acidi.
2 hafta once DC'ye gittim, ekim, eren ve feryaz'la. cok guzel bir haftasonu oldu. gezdik, gulduk, eglendik. dc'yi cok sevdim. bir de bu aralar yasanacak yerler ariyorum ya, gozume kestirdim, orada bir is bulsam, 1 yil en azindan yasarim gibi geliyor. tabi bunda dilek ve tugba'nin da orada olmasinin hiic etkisi yok :)
spring break'te londra'ya gitmeyi cok istiyordum, hem de sirin de gidecek, onunla beraber gidecektik, gozumu karartip oradan hollanda'ya bile gecmeyi dusunuyordum ama buna param yok ne yazik ki. belki, turkiye'ye gidersem bu yaz, oraya giderim once. ben ne zaman gezebilecem, simdi degilse, onu da bilmiyorum acikcasi.
simdi dilek emre ve basak'la Los Angeles'a gitme plani var. O biraz daha hesapli olacak. Acaba hava denize girecek kadar sicak olur mu orada?
Wednesday, February 20, 2008
Monday, January 14, 2008
bu tatil de boyle gecti
sayfam cok bos geldi biraz once, renksiz daha dogrusu. degisiklik yapmaya hic hevesim yok ama.
tatile geldigimden beri hic birseye hevesim yok aslinda. bana bu tatilde oldukca, normalden fazla tembelmisim gibi geliyor, ama gecmisle karsilastirmak zor. acaba her tatilde boyle mi oluyor? guya tezime baslayacaktim, is basvurusu yapacaktim. olmadi oyle seyler. hatta babamin vaad ettigi almanya gezisi de vardi, o da yalan oldu tabi. daha dogru duzgun alisveris bile yapamadim. ama bunu dilek'le yakin zamanda telafi etmeyi umuyorum.
bu sefer cok boluk porcuk bir tatil geciriyorum gibi geliyor. 3 haftaya yakin bir zamandir buradayim, ama bir devamlilik hissi yok hic. sanki hic disari cikmadim, gezmedim gibi geliyor. kimseyi de gormedim gibi. oysa gecen kistan daha cok insan gordum sanirim. inanc dernek toplantisi oldu, sirf orada gordugum insanlari saysak bile yeter aslinda. :)
ben bunun en buyuk nedenini biliyorum ama, dilek de amerika'daydi, buraya tatile geldi de ondan. aciklayayim. dilek burada yasarken, gelince onu ariyordum, ve gezme planlarimi onunla yapiyordum hep. o da zaten burada yasadigi icin, rahat rahat benim bir cok planima uyabiliyordu. gunduz gezmeler, aksam cikmalar. oh. ama bu sefer onun da bir programi var tabi. oyle olunca da gonlumuzce gezemedik.
guzel bir sekilde yurtdisinda olanlarimizin cogunun tatilleri biraz cakisti, ben de serkan'i ve tugba gurcanlar'i gormus oldum. hatta alper'i bile yarim saatligine olsa bile gordum. sonra tugbacim geldi, onunla da iki aksam gorustuk, meral de geldi. super oldu aslinda.
yine soylemek lazim ki, kardesimle de artik rahat rahat gezebiliyorum. bu cok guzel birsey. volkan ben ve tugbayla beraber taksime gelip icti bile bu sefer.
bir de, artik her tatilde basima gelen, "of burada yasasam ne guzel olurdu" hissini yasiyorum yine. artik buyutuyorum isi yavas yavas ama. gittigim arkadaslarimin evlerine dikkatle bakiyorum, acaba kiralar ne kadardir diye dusunuyorum, ve soruyorum yer yer. burada yasasam ev arkadasim olur mu, annemlere ne kadar yakin otursam iyidir falan gibi seyler geciyor aklimdan. ama cok laylaylom hayaller bunlar, cunku hic nerede calisirim, nereden para kazanirim gibi seyleri dusunmuyorum.
bu da aklimi kurcalayan en buyuk konu bu aralar. nerede yasamali? amerika'da en azindan 1 yil calisma hakkim var, bunu kullanmak guzel olur. ote yandan avrupa'da cok daha iyi is imkanlari var, ve hic yasamadigim bir yer. bence cok guzel bir deneyim olur avrupa'da yasamak. mesela ispanya. ya da almanya, veya ingiltere. sonra turkiye'ye donmek var tabi. hala 3-5 sonra otede olan bir plan. hep belli bir sure sonra donecem diyorum, plan da otelenip duruyor.
neye gore yapilmali bu secim? acaba bir merkezi, koku oldugunu hisseden insanlar var mi? kendilerini ilistirebilecekleri bir yer, bir nokta, bir insan, ya da insanlar olan? benim icin yok boyle bir sey. boyle birsey ariyorum bu aralar. arkadaslarimin yasadigi yer mi? sevgilimin (olsaydi yani, ve isteseydim bunu gercekten) oldugu yer mi? caner'in hep dedigi quarter life crisis bu olsa gerek. mert'e kalsa mesela, ankara'ya yerlesmekte gec bile kaldim. anneannemse orada kalmami, turkiye'nin beni firsatlar acisindan tatmin edemeyecegi gorusunde. arkadaslarimin bir kismi ispanya'ya git diyorlar, ki biz de seni ziyaret edebilelim. ve, ben daha hic ama hic is aramadim. pof. neyse, kendimi taniyorsam, bu kadar endiselenmenin sonunda aksiyon var, basvurular yakindir.
son olarak, ucuncuye falan mert'in sayfasindaki "savasa gitme oglum" baslikli yaziyi okudum, tuylerim diken diken oldu yine. ne guzel bir yazi, ne guzel seyler soylenmis. herkes okusun bence.
tatile geldigimden beri hic birseye hevesim yok aslinda. bana bu tatilde oldukca, normalden fazla tembelmisim gibi geliyor, ama gecmisle karsilastirmak zor. acaba her tatilde boyle mi oluyor? guya tezime baslayacaktim, is basvurusu yapacaktim. olmadi oyle seyler. hatta babamin vaad ettigi almanya gezisi de vardi, o da yalan oldu tabi. daha dogru duzgun alisveris bile yapamadim. ama bunu dilek'le yakin zamanda telafi etmeyi umuyorum.
bu sefer cok boluk porcuk bir tatil geciriyorum gibi geliyor. 3 haftaya yakin bir zamandir buradayim, ama bir devamlilik hissi yok hic. sanki hic disari cikmadim, gezmedim gibi geliyor. kimseyi de gormedim gibi. oysa gecen kistan daha cok insan gordum sanirim. inanc dernek toplantisi oldu, sirf orada gordugum insanlari saysak bile yeter aslinda. :)
ben bunun en buyuk nedenini biliyorum ama, dilek de amerika'daydi, buraya tatile geldi de ondan. aciklayayim. dilek burada yasarken, gelince onu ariyordum, ve gezme planlarimi onunla yapiyordum hep. o da zaten burada yasadigi icin, rahat rahat benim bir cok planima uyabiliyordu. gunduz gezmeler, aksam cikmalar. oh. ama bu sefer onun da bir programi var tabi. oyle olunca da gonlumuzce gezemedik.
guzel bir sekilde yurtdisinda olanlarimizin cogunun tatilleri biraz cakisti, ben de serkan'i ve tugba gurcanlar'i gormus oldum. hatta alper'i bile yarim saatligine olsa bile gordum. sonra tugbacim geldi, onunla da iki aksam gorustuk, meral de geldi. super oldu aslinda.
yine soylemek lazim ki, kardesimle de artik rahat rahat gezebiliyorum. bu cok guzel birsey. volkan ben ve tugbayla beraber taksime gelip icti bile bu sefer.
bir de, artik her tatilde basima gelen, "of burada yasasam ne guzel olurdu" hissini yasiyorum yine. artik buyutuyorum isi yavas yavas ama. gittigim arkadaslarimin evlerine dikkatle bakiyorum, acaba kiralar ne kadardir diye dusunuyorum, ve soruyorum yer yer. burada yasasam ev arkadasim olur mu, annemlere ne kadar yakin otursam iyidir falan gibi seyler geciyor aklimdan. ama cok laylaylom hayaller bunlar, cunku hic nerede calisirim, nereden para kazanirim gibi seyleri dusunmuyorum.
bu da aklimi kurcalayan en buyuk konu bu aralar. nerede yasamali? amerika'da en azindan 1 yil calisma hakkim var, bunu kullanmak guzel olur. ote yandan avrupa'da cok daha iyi is imkanlari var, ve hic yasamadigim bir yer. bence cok guzel bir deneyim olur avrupa'da yasamak. mesela ispanya. ya da almanya, veya ingiltere. sonra turkiye'ye donmek var tabi. hala 3-5 sonra otede olan bir plan. hep belli bir sure sonra donecem diyorum, plan da otelenip duruyor.
neye gore yapilmali bu secim? acaba bir merkezi, koku oldugunu hisseden insanlar var mi? kendilerini ilistirebilecekleri bir yer, bir nokta, bir insan, ya da insanlar olan? benim icin yok boyle bir sey. boyle birsey ariyorum bu aralar. arkadaslarimin yasadigi yer mi? sevgilimin (olsaydi yani, ve isteseydim bunu gercekten) oldugu yer mi? caner'in hep dedigi quarter life crisis bu olsa gerek. mert'e kalsa mesela, ankara'ya yerlesmekte gec bile kaldim. anneannemse orada kalmami, turkiye'nin beni firsatlar acisindan tatmin edemeyecegi gorusunde. arkadaslarimin bir kismi ispanya'ya git diyorlar, ki biz de seni ziyaret edebilelim. ve, ben daha hic ama hic is aramadim. pof. neyse, kendimi taniyorsam, bu kadar endiselenmenin sonunda aksiyon var, basvurular yakindir.
son olarak, ucuncuye falan mert'in sayfasindaki "savasa gitme oglum" baslikli yaziyi okudum, tuylerim diken diken oldu yine. ne guzel bir yazi, ne guzel seyler soylenmis. herkes okusun bence.
Wednesday, December 26, 2007
and we're back,once more...um.. maybe
en son taa dilek bana geldiginde yazmisim. bu da 2 ay falan ediyor. o zamandan bu zamana sunlar oldu: biz dilek'le new york'a, oradan providence'a gittik, sonra ben turkiye'ye geldim, bu arada finaller oldu, bir de her egitim seviyesi icin 1 yil opt hakkim oldugunu ogrendim, oldukca mutlu oldum.
simdi, dilek de yazmis zaten, providence'ta cok guzel bir thanksgiving gecirdik. birsuru birsuru turk yemekleri yaptik, sonra raki ictik, ve feryaz'in arkadasi cengiz ud caldi, sarki soyledik. sonracigima, ece sirin dilek ve ben alisverise gittik, ece'ye nisanlanirken giymesi icin elbise baktik, bir yandan da ben birsuru alisveris yaptim.
hmm, turkiye'ye yeni geldim, yolculuk iyiydi, ilke ve sirin de yanimdaydi o yuzden hic sikilmadim yol boyunca, hatta, artik sasirmadigim bir sekilde, boston'da havaalaninda once amherst college'dan tanidigim bir turke, sonra da feryaz'in arkadasi avram'a rastladim. avram meger bizimle ayni ucaktaymis. paris'te 4 saatimiz vardi, havaalanini gezdik, guzel bir kahvalti etmek istedik ama guzel bir yer acik degildi indigimiz saatte. cikisimiz biraz tatsiz oldu cunku zavalli sirin'in midesi bozuldu. simdi evdeyim, dun gece tylenol pm icerek 3 gibi uyudum, yine 3 gibi uyandim.
yarin da 12 gibi uyanmayi planliyorum. yarin merve'yle bakirkoy'e gidecem, saclarimi kestirecem. aylardir bunu istiyorum, o yuzden cok heyecanliyim. cuma da caner, serkan, sirin, tugba ve umarim dilek erdem sahin ve de volkan'la bulusacam. o konuda da oldukca heyecanliyim.
simdi, dilek de yazmis zaten, providence'ta cok guzel bir thanksgiving gecirdik. birsuru birsuru turk yemekleri yaptik, sonra raki ictik, ve feryaz'in arkadasi cengiz ud caldi, sarki soyledik. sonracigima, ece sirin dilek ve ben alisverise gittik, ece'ye nisanlanirken giymesi icin elbise baktik, bir yandan da ben birsuru alisveris yaptim.
hmm, turkiye'ye yeni geldim, yolculuk iyiydi, ilke ve sirin de yanimdaydi o yuzden hic sikilmadim yol boyunca, hatta, artik sasirmadigim bir sekilde, boston'da havaalaninda once amherst college'dan tanidigim bir turke, sonra da feryaz'in arkadasi avram'a rastladim. avram meger bizimle ayni ucaktaymis. paris'te 4 saatimiz vardi, havaalanini gezdik, guzel bir kahvalti etmek istedik ama guzel bir yer acik degildi indigimiz saatte. cikisimiz biraz tatsiz oldu cunku zavalli sirin'in midesi bozuldu. simdi evdeyim, dun gece tylenol pm icerek 3 gibi uyudum, yine 3 gibi uyandim.
yarin da 12 gibi uyanmayi planliyorum. yarin merve'yle bakirkoy'e gidecem, saclarimi kestirecem. aylardir bunu istiyorum, o yuzden cok heyecanliyim. cuma da caner, serkan, sirin, tugba ve umarim dilek erdem sahin ve de volkan'la bulusacam. o konuda da oldukca heyecanliyim.
Tuesday, November 13, 2007
misafir, gezme ve tabi yemek
gectigimiz haftasonunun olaylari iki kisinin blog yazmasina neden olmus, ben de yazayim o zaman dedim.
soyle seyler oldu bu haftasonu:
ve de boyle:

bu cuma Dilek geldi buraya, sanirim buraya geldigimden beri olan en guzel seylerdendi. gezdik, gulduk eglendik. sonra gazal'in dogumgunu oldugu icin cuma gunu diva's a gittik, dans ettik bir suru. ondan once de fas yemekleri yapan bir yere gittik. bir baklava yedik ki, turkiye'dekilere denktir. cok lezzetli nane cayi ictik bir de. ama dilek artist oldugu icin earl gray icti.
cumartesi gunu feryaz, ece ve ibo geldi providence'tan. bir guzel yemek yaptik, ruhumuzun turk annesi olan kismini tatmin ettik adeta. borekler, mezeler... bir de raki yanina tabi. o kadar mutlu oluyorum ki oyle yemeklerde. icki icip sarki soyleyip nefis seyler yiyince.. fotolarini da koydum zaten, yandaki listede.
finaller yaklasiyor, yapmam gereken o kadar cok sey var ki. nasil bitirecem turkiye'ye gitmeden bilemiyorum. dilek'e de soyledigim gibi biraz once telefonda, aslinda her donem sonunda bu panigi yasiyorum, donemin bitmesine 1 ay kala falan. ama her seferinde de bitiyor bir sekilde. ki simdi sadece 2 ders aliyorum, 3 ders alip da cok da yorulmadan donem bitirdigim de oldu. ama baslamak lazim bir an once, o ayri.
simdi aklimdaki en heyecan verici sey, cuma gunu boston'a, oradan new york'a gidecek olmam. new york'ta dilek'le bulusacam tekrar. boyle sik sik gorusmek o kadar iyi oluyor ki.
sonra zaten aralik, finaller... ondan sonra da turkiye. cok heyecanli, cok.
bunlar guzel yonleri hayatin tabi. bir de ara ara deli gibi bunaliyor oldugum gercegi var. bazen aldigim derslerden birinde oluyor. hoca dersi o kadar yavas anlatiyor ki, dikkatimi surekli toplamam imkansiz. bazen resmen ciglik atmak istiyorum derste. aksamlari da yer yer bunaliyorum, daraliyorum. eskiden hic vermedigim kadar sert tepkiler veriyorum. bagirip cagirmiyorum, ama kendime sasiyorum sadece. kendimle daha barisik, daha iyi anlasir oldugum icin oldugunu umuyorum bunlarin. icimden gelenleri cok tutmamanin iyi birsey olmasini umuyorum. oyledir degil mi?
soyle seyler oldu bu haftasonu:

ve de boyle:

bu cuma Dilek geldi buraya, sanirim buraya geldigimden beri olan en guzel seylerdendi. gezdik, gulduk eglendik. sonra gazal'in dogumgunu oldugu icin cuma gunu diva's a gittik, dans ettik bir suru. ondan once de fas yemekleri yapan bir yere gittik. bir baklava yedik ki, turkiye'dekilere denktir. cok lezzetli nane cayi ictik bir de. ama dilek artist oldugu icin earl gray icti.
cumartesi gunu feryaz, ece ve ibo geldi providence'tan. bir guzel yemek yaptik, ruhumuzun turk annesi olan kismini tatmin ettik adeta. borekler, mezeler... bir de raki yanina tabi. o kadar mutlu oluyorum ki oyle yemeklerde. icki icip sarki soyleyip nefis seyler yiyince.. fotolarini da koydum zaten, yandaki listede.
finaller yaklasiyor, yapmam gereken o kadar cok sey var ki. nasil bitirecem turkiye'ye gitmeden bilemiyorum. dilek'e de soyledigim gibi biraz once telefonda, aslinda her donem sonunda bu panigi yasiyorum, donemin bitmesine 1 ay kala falan. ama her seferinde de bitiyor bir sekilde. ki simdi sadece 2 ders aliyorum, 3 ders alip da cok da yorulmadan donem bitirdigim de oldu. ama baslamak lazim bir an once, o ayri.
simdi aklimdaki en heyecan verici sey, cuma gunu boston'a, oradan new york'a gidecek olmam. new york'ta dilek'le bulusacam tekrar. boyle sik sik gorusmek o kadar iyi oluyor ki.
sonra zaten aralik, finaller... ondan sonra da turkiye. cok heyecanli, cok.
bunlar guzel yonleri hayatin tabi. bir de ara ara deli gibi bunaliyor oldugum gercegi var. bazen aldigim derslerden birinde oluyor. hoca dersi o kadar yavas anlatiyor ki, dikkatimi surekli toplamam imkansiz. bazen resmen ciglik atmak istiyorum derste. aksamlari da yer yer bunaliyorum, daraliyorum. eskiden hic vermedigim kadar sert tepkiler veriyorum. bagirip cagirmiyorum, ama kendime sasiyorum sadece. kendimle daha barisik, daha iyi anlasir oldugum icin oldugunu umuyorum bunlarin. icimden gelenleri cok tutmamanin iyi birsey olmasini umuyorum. oyledir degil mi?
Subscribe to:
Posts (Atom)