Monday, May 28, 2007

istemeyerek, istemeyerek...

Ben bos zamani sevmiyorum. Bugun buna karar verdim. Kocaman bir aksam var onumde ve ne yapacagimi bilmiyorum, canim sikiliyor. Film izlemek istemiyorum odamda oturup, sinemada izlemek istedigim birsey yok. Otobusler calismiyor, Begum'le bulusamiyorum. Ilkecim de yorgun. :) Kaldim oyle kendi kendime.

Bir de, ihtiyac kredisiyle ilgili bir reklamdaki "ihtiyac"i, inanc diye okudum. Algida secicilik mi diyorlar, ne diyorlar, Mert bey size soruyorum. Cok heyecanliyim gidip gorecem diye. En son gecen yaz reuniona gittigimde cok eglenmistim. Ama o zaman inanc hayatina en yakin sekilde yasayabilmistik, yatakhanelerde kalip falan. Bu sefer daha misafir havasinda gececek. Biraz da cekiniyorum o yuzden. Ama birsuru cok ozledigim insani gorecem, hem de Turkiye'ye gider gitmez, o yuzden yine de cok guzel olacak.

Gecen gun Ilke'de bir kitabi karistiriyordum, yazarinin adini bile unuttum simdi. "Adinin Yagmur oldugu her halinden belli olan kiz..." diye bir cumle vardi. Bayildim, resmen bayildim. Kimi insanlar bir resme bakip hayran kalirlar, kimileri fotografa, ya da bir sarki dinleyip etkilenirler. Beni de en cok etkileyen, guzel kurulmus cumleler. Ben kurabiliyor muyum oyle cumleler? Yer yer, evet. Geri donup okuyunca da sasiriveriyorum, ben mi yazdim bunlari diye. Siiri de bu yuzden seviyorum. Kelimeleri birbirine yakistirma sanati. Oyle seyler okumak istiyorum bol bol. Okuyunca benim de oyle seyler yazasim geliyor. Yazmayi ozluyorum cok. Boyle sevgili gunluk tadinda seyler degil, icimden geldigi gibi, kelimeler yan yana yakisiyor diye yazmak.

Mine'nin fotograflarina bakiyordum biraz once. Hepsi cok guzel de, Istiklal'in oylesine bir fotosu var, bakakaldim. O kadar orada olmak istedim ki. Ama tatilde falan degil, onun bir parcasi olmayi. Yani bizim oralar diyebilmeyi. Oraya gitmesem bile, gidebilecek olmayi.

Bunyamin simdi inancta olan ama hatirlayamadigim birseyler anlatti bana. Neler unutmus olmaliyim, bir suru komik, guzel, kotu sey. En cok da simdi sasarak gulecegim sey buyuk ihtimalle. Keske bir sekilde onlari hatirlayabilsem, ansam..

Bu da daldan dala konan bir yazi oldu. Isi olmayinca insanin, boyle oluyor.

Son olarak, bu aksam ne yapacam diye endiseleniyordum ama saat 9 olmus bile, geyikle falan geciyor zaman velhasil.

Sunday, May 27, 2007

Su, bu, ondan, bundan

Sonunda bitti. Sadece iki ders aliyordum ve o iki dersin finalleri beni bekledigimden kat kat fazla yordu. Kucuk bir nervour breakdown da yasadim o arada, turbin dizayn ettigimiz dersin final raporunu yazarken, dizaynimi test ettigim program bir turlu calismadi saatlerce. Odevi vermem gereken gunden bir gun once, 3-4 saat kaybettim ayni kodu calistirabilmek icin. En sonunda pes edecektim ki, bir ara verip eve gideyim, orada John'a da sorarim dedim. Yolda sinirden ve panikten aglayacaktim neredeyse. Neyse sonunda cozuldu, meger initial conditionlarda kucuk bir degisiklik yapmam gerekiyormus. Ama o kadar gerginlikten sonra vucudum ve beynim durdu, ben bunu nasil bitirecem diye dusunuyordum. Ve o anda, hocadan gelen, odevi pazartesiye erteleyen mail imdadima yetisti. Rahat rahat, cuma gunu bitirdim ben de.

Ondan beridir de bos bos zaman geciriyorum. Begum'de bir Fellini filmi izledim, Nights of Cabiria diye. Sonra bu aksam bir de The Discreet Charm of the Bourgeoisie diye bir film izledim bu aksam. Cok eglenceli, cok absurd bir film.

Dogru duzgun yazacak tadim yok.

Lost'u bitirdim bir de bugun. Kafam cok karisik. Neler oluyor anlayamiyorum. Levent'le kritigini de yaptim biraz ama yine de 4. sezonu heyecanla ve kafa karisikligiyla bekliyorum.

LA'e gidiyorum bir hafta icinde. Sirin'in dedigine gore bol bol gezmem lazimmis, plajlara falan da gitmem. Ama benim o kadar zamanim olmayacak gezmek icin. Sirin de Almanya'ya gidiyor, Caner'i gormeye. Ben de Avrupa'yi gezmek istiyorum cok. Seneye, kisin, Ingiltere'ye gitmek istiyorum. Ama en cok Hindistan'a gitmek istiyorum. Mine bu yaz gidecek. Amrit de temmuzda orada olacak. Ama benim zamanim yok. Onumuzdeki yaz Begum'le giderim belki.

Bir de guney Amerika'yi gezmek istiyorum daha fazla. Hep gezmek istiyorum ben zaten.

Monday, May 21, 2007

last stretch

Hastayim. Belki de hastayim diye kabullenince insan daha kotu hissediyor. O zaman yok oyle birsey, ben superim, sadece uykum var. :) Ama saka maka, burnum akiyor, bogazim aciyor ve gozlerim kapaniyor. Dun gece yatmadan once nyquil aldim, tabii ki deliksiz uyudum. Bu sabah da onun gunduz versiyonunu aldim evden cikarken ama o kadar uykum var ki, acaba yanlislikla yine gece icin olan ilaci mi aldim diye dusunmeden edemiyorum. Ama karistirmis olamam, gece icin olanlar yesil, gunduz icin olanlar turuncu. Neyse bugun de bol bol cay, mendil ve suyla gececek herhalde.

Persembeye iki rapor yazmam lazim. Aslinda butun analizleri hazir (sayilir) ama yine de gozumde buyuyor bu yazma isi. Dun birini bitirmekti planim, ama muhendislikte sadece hesaplarla, sayilarla ugrasildigini unutmusum. Teorik olarak boyle boyle olacak demek yetmiyor, bir de sayisal analizler yapmak lazim, o panelin fiyati neymis, bul bakalim internetten, peki bunun verimi ne kadar. Velhasil bitmedi dun. Ama bu aksam bitecek.

Bir de anlamiyorum, hala, insanlar nasil gece boyu uyanik kalip ders calisabiliyorlar. Ben hayatimda yapmadim, yapamam da gibi geliyor. Bir noktada benim beynim duruyor, resmen dusunemiyorum.

Persembe hersey bitiyor ama. Ondan sonra hep guzel seyler. Persembe Ilke'yle Begum bana geliyor. Haftasonu sacimi kestirecem, belki Pirates of the Carribean'in ucuncusune gidecem, bir de Amherst'ten arkadaslar gelecekler, onlarla zaman gecirecem. Ondan sonra da zaten LA yolculugu ve Turkiye icin toparlanma falan filan.

Rapora donme zamani.

Thursday, May 17, 2007

Stumbling on happiness

Bu kitabi okumaya basladim bu aralar. Simdilik insanlarin gelecekle ilgili planlar yapabilen, project edebilen tek tur oldugundan bahsediyor. Gelecekle ilgili olaylari kontrol etmeyi sevdigimizi, ve bunun da iki nedeni oldugunu soyluyor. Ilki, kontrol etme hissinin bize mutluluk vermesi. Deneyler yapilmis bununla ilgili. Mesela, iki grup psikoloji ogrencisi, bir yaslilar evindeki iki grup insani ziyarete gelmisler bir sure. Bir gruptaki yaslilar, bu ziyaretlerin zamanlarini ve surelerini kendileri belirliyormus (yarin saat 11de gel, bir saat kal.), diger gruptakilere ise ogrenciler soyluyormus. (yarin saat 11de gelecegim ve bir saat kalacagim.) Ilk gruptaki insanlar, bir sure sonra, daha az ilac almaya ve kendilerini daha iyi hissetmeye baslamislar. Ama, deney bittikten ve ogrenciler ziyarete gitmeyi biraktiktan sonra, yine bu ilk gruptaki insanlarin beklenmedik kadar cok bir kismi olmus. Yani sahip olduklari kontrolu kaybedince, hic kontrol sahibi olmayanlardan daha kotu bir duruma dusmusler.

Baska bir nedeni de, gelecegi kontrol etmek istememizin, simdiki halimizle, gelecekteki halimizin ne istedigini bildigimizi sanmamiz. Yazar (Daniel Gilbert, Harvard'da psikoloji hocasi) bunun yanlis bir neden oldugunu soyluyor. Ama daha neden oldugunu anlattigi kisma gelmedim.

Sabah ise ya da derse gitmek zorunda degilim bu hafta, o yuzden iki gundur oldukca gec geliyorum ofise. Bu sabah uyandim, how I met your mother izledim bir bolum, sonra kahvalti ettim, sallana sallana geldim yani. Buraya gelince de, Tugba'yla o cikmadan biraz muhabbet. Daha gazetelere de bakmadim. Sonra Ilke'yle oglen yemegi. Anca 1 gibi derse otururum herhalde.

Normalde oldukca sessiz, az konusan biri olarak, bu kadar cok yazmam ne garip. Bastirilmis bir gevezeyim ben aslinda. :)

Mertcimin askerligi bugun bitti. :) Simdi tahminen Bursa yollarindadir.

Yarin Begum'un partisi var. Oyle bir havadayim ki, bu bile neselendirmiyor beni. Galiba buralardan sikildim ben. Bir de her haftasonu gezdikten sonra uzun bir sure, surekli Amherst'te olmak tekduze geldi. Aslinda Amherst'u seviyorum, okula gelirken onu dusundum. Gelenler biliyor, kucucuk bir kasaba ama, 4-5 tane independent kitapcisi, 3 tane oturup ders calisabilecegin kafesi, birsuru guzel restorani, iki adet dondurmacisi var. Ayrica, kiliselerinden en az iki tanesinin kapisinda gokkusagi bayragi (rainbow flag, turkce'de de var mi ki?) asili. Bir de, pazarlari filistin yanlisi protesto yapan insanlar oluyor arada. Ya da stop war yazili pankartlar tasiyan yasli teyzeler oluyor ana caddede.

9 haziranda Inanc'a gidiyorum bu arada kesin. Sabah Gul'u havaalanindan aliyoruz Yasemin ve Ozge'yle, oradan da okula. Geri donus isini halletmek lazim ama. Zaten jet lagged olacagim icin, gece uyumamak sorun olmayacak, bol bol disarida oturup muhabbet edebilecem. Ama eve dondugumde yorgunluktan olmus olurum herhalde.

Wednesday, May 16, 2007

Tren

Bizim ev tam tren raylarinin yaninda. Resmen onumuzden geciyor trenler. Zaten cok sik tren gecmiyor, bu ulkede cok kullanilmiyor cunku tren ama gecenlere de alismistim, hic duymuyordum geceleri. Artik her gecen trene uyanmaya basladim. Gece 4'te var mesela bir tane, yuk treni sanirim, 2-3 aksamdir uyaniyorum. Sonra bir de 6 gibi var. Simdi de bir tane gecti. Trenin sesinden ote, raylar yolla kesistigi icin, bir de kirmizi isiklar yanip sonuyor ve bir zil caliyor, tam benim odamin onunde diyebiliriz. Bir de, sanirim 4'te olan gecerken, bu zil sesinden baska bir ses de duydum. Bir tarz yanki. Zilden daha yuksek bir ses. Uykumun arasinda, yanlis giden birseyler olduguna inanmistim, hatta durmadan cama baktim, benim yuzumden mi diye. Neden aylar sonra trenleri yeniden duymaya basladim anlamiyorum.

Dersler bitti, iki adet finalim bir de son odevimin bir parcasi var. Finallerle ugrasmaya basladim, ama nedense kafami toparlayip da dogru duzgun bir ilerleme gosteremiyorum. Oturup bir guzel listeler yapiyorum, once sunu bulurum, sonra oradan bunu bulurum diye ama bir turlu olmuyor, aklim baska seylere gidiyor, e ama onu nasil bulacam ki falan derken olmadik bir bolumu okumaya basliyorum kitaptan. Sonra da zaman harcadigimi dusunup daha cok panik oluyorum.

Dun gece, Karsi Pencere'yi izledim. Ferzan Ozpetek'in adini hep duyuyordum ama hic bir filmini izlememistim daha once. Simdi ne diyecegimi bilemedim film hakkinda. Hikayesi cok guzel kurgulanmis, izlerken de zevk aldim. Bundan baska birsey diyemiyorum. Canercim, ben de Little Miss Sunshine'i izledim, Northampton'da sinemada gosterirlerken. Bak o filme bayilmistim.

Bu sabah ilk defa okulda olmam gereken bir saat yok. Kutuphanedeki saatler finaller basladi diye degisti, cumartesi calisacam bundan sonra ilk. Dun itibariyle sabah 8'deki dersim de bitti. Bir daha o saatte verilen bir dersi asla almam. Dersi dinlemeyi birak, kendimi uyanik tutmak icin ugrasmam gerekiyordu, ozellikle son yarim saatinde.

Sunday, May 13, 2007

filmler

Simdi Maria Full of Grace'i cdye yaziyorum da farkettim. Ben ne zamandir sonu mutlu biten bir film izlememisim. Soyle bir listesini yapayim izledigim filmlerin, en son izledigim mutluluk verici filmden itibaren:

Sideways
Pan's Labyrinth
Notes on a Scandal
Namesake
Godfather I
Stranger than Fiction (ahaha bu da eglenceliydi kesinlikle)
Maria Full of Grace
Devdas
Volver (eh bu aslinda hem guldurup hem uzen bir filmdi sanirim)
Beynelmilel
Korkuyorum Anne (bunun da oyle sonunda sonuclanan bir oykusu yoktu, ama genel olarak eglenceliydi bak.)

Of yalanmis cok bu depresif film serisi. Yani daha cok sonu uzuntulu biten seyler hep ama, yine de arada var mutluluk verici filmler. Bir dahaki izleyecegim film de boyle olsun ama. Hatta When Harry Met Sally'yi tekrar izleyecem utanmasam da, ayip oluyor artik, neredeyse butun repliklerini ezberleyecem. Bu kadar da sonunda ne oldugunu bildigim bir filmi tekrar tekrar izle, nereye kadar.

Sirin'le ilgili, ya da Caner'le ilgili birsey soyleyecektim, unuttum. Hay allah.

Mezunlar gunu 9-10 hazirandaymis. Ben 8 haziranda Turkiye'de oluyorum. Eger annemler cok birsey demezlerse sanirim 9 haziranda gidecem, ve ulasima gore ya o aksam ya da 10u sabahi donecem. Mertcim orada olacakmis. Sonra umuyorum ki Tugba'yi da pesine takar gelir. Julide ve Yase'yi de ben alip getirmek istiyorum. :) Dilek, Sahin, Ezgi falan da tabii. Ama Ezgi simdi kesin satar. :p

Evet tracking calisiyor. Google bir de birsuru degisik istatistik olarak veriyor sonuclari. Iste hangi kitadan bu ziyaretciler, hangi sitelerden buraya gelmisler, ne kadar sure sayfada kalmislar falan filan. Standart analizlerdir sanirim zaten. Ama ben daha yeni koydugum icin bunu siteme, ve de cok da sik ve farkli insanlar tarafindan ziyaret edilen bir site olmadigi icin bu, en son 1 gunun verisi var sadece. Onlari kullanarak grafikler falan yapmis. Icimdeki data analizcisi isyan etti onlara bakarken, ya bu kadar az veriyle saglikli sonuclar alamayiz ki, hic guvenilir degil bu analizler diyerek. :)

Saturday, May 12, 2007

pinball wizard

Bu aralar tekrar tekrar dinleyesim var bu sarkiyi. Who'nun Tommy albumu toptan cok guzel de, bu sarkiyi dinlerken o kadar egleniyorum, o kadar gaza geliyorum ki anlatamam yani.

Dun aksam hem benim asistanligimi, hem Ilke'nin bursunu kutlamak, hem de Mine'yle son bir gorusmek icin toplandik. Once ben, Mine, Gazal ve de Cihan 7de bulusup yemek yiyecektik ama saskin Mine uyuyakaldigi icin 1 saat gec bulustuk. Sonra bir vietman restoranina gittik, Mine "bokum noodle" aldi. :) Adina hic benzemiyordu adeta, gayet lezzetliydi ama. :p

Sonra Begum'e gittik gecenin icme/kutlama kismi icin. Cok eglenceli bir aksam oldu. Ama Minelerin otobuslerini yakalayalim diye erken ciktik biraz, ben de Ilke'nin yanina gittim, onunla da bir sise sarap icip eglendik. Eve giderken de Yunus'u aradim, yururken beni eglendirsin diye. Eve geldigimde de hemen yattim, ve kac haftadir ilk defa uzuun uzun uyudum. 11:30da uyandigimda ben bile sastim kendime yani.

Simdi de Ilke'yle ofisteyiz, ders calisiyoruz. Serkan bana arada odevlerin bitti mi diye soruyor. Soyle ki, bir odev bitse oburu basliyor, odev olmasa, final var, final bitse master projesi var. Yani istesem de benim yapacak isim bitmiyor. Boyle surekli bir birseyler yetistirme halindeyim. Ben de artik gerilmeyi falan biraktim, kendimi bu raporlarin, odevlerin akisina biraktim. Mezun olana kadar da boyle devam edecek herhalde.

Amherst'e her sene, tam da final haftasinda lunapark kuruluyor. Kucucuk bir sey, donme dolap, atli karinca, gondol falan filan. Ama o kadar eglenceli gorunuyor ki. Zaten bugun kasabanin icinde yururken tekrardan sevdim Amherst'i. Bir yanda sabah erkenden kurulan minik pazar, onun hemen yaninda lunapark, ortalik insan dolu, karsida kitapcilar, masalarini disari cikarmis lokantalar, kafeler. Sokak kenarinda satis yapan takicilar... Hava da bugun cok guzel, sicaklik falan disarida olmak icin ideal.

Bir de su tracking isini sanirim sonunda cozdum. Merakli bir insan oldugum icin kac kisi blogumu ziyaret ediyor bilmek istiyorum. Sirin'in kullandigi trackeri kullanmaya calistim ama bir turlu beceremedim. Simdi GoogleAnalytics kullaniyorum, calisiyor gibi gorunuyor simdilik ama gorecez tabii.

Turkiye'ye gitmeme 1 aydan az kaldi. Yavas yavas bu da beni heyecanlandirmaya basladi. Esyalarimi toplayayim, yanima sunu da alayim falan diye dusunmeye basladim yani.

Bir de dun aksam sarabin etkisiyle cok eglenceli fotograflar cektim, eve gidince internete koyacam, yine fotograflar listesinden ulasabilirsiniz.

Thursday, May 10, 2007

yaz geliyor

Havalar birdenbire isindi. Yani oyle bahar havasi falan degil, resmen temmuz ayinda Istanbul'un ortasindaymiscasina sicak. Bugun otobus beklerken sacima biraz su doktum, korktum yani. Ama aksamustu cok guzel oluyor. Yazlik havasina da girdim. Masayi balkona cikardim, sort falan da giydim, balkonda ders calisacam birazdan.

Salidan beri hayat pek bir guzel gidiyor. Sali gunu sonunda RAlik aldim. Temmuz itibariyle para kazanmaya basliyorum. O kadar rahatladim ki anlatamam. Labde calisanlardan biri, Lynn, geldi basimda durdu, bense hic orali olmuyorum cunku genellikle Fred'le isi onun. Sonra kontrati bana uzatti. Meger benim icin gelmis. Heyecanla imzaladim, sonra sevincle birilerine anlatmak istedim. Internette Sirin vardi, once ona bir gaz anlattim. O da bir sunum icin hazirlaniyormus, zamanini almis oldum gece gece, ama buradan tekrar tesekkur ediyorum beni dinledigi icin. Sonra bir de Burak vardi, ona da anlattim. Birsuru insana da mail attim. Aksam eve geldigimde de yan komsular mangal yapiyorlardi, beni cagirdilar. Bahcede futbol oynadik, bira ictik ve hamburger yedik. Sonra da Ilkecigime ders calismaya gittim.

Dun de guzel bir gundu. Kutuphanedeki supervizorume mayistan sonra orada calisamayacagimi soyledim. Aslinda cok sikilmaya baslamistim isten. O kadar bos geliyor ki. Mesela, sirayla kutuphanedeki butun raflari tariyoruz, butun kitaplar olmasi gereken yerde mi diye. Aslinda neden yaptigimizi anliyorum ama yine de benim burada ne isim var diye isyan etmeden duramiyorum. Kutuphanecilik cok detay isteyen bir is. Diyordum ki, sikilmaya baslamis olsam bile uzuldum oradan ayrilacagima. Cunku ben universitenin ilk yilindan beri kutuphanede calisiyordum. Arada eski supervizorum geliyor, onunla gulup konusuyoruz. Ama yine de cok mutluyum tabii ki.

Bir de dun aksam, Ilke'den donerken yine, hava o kadar guzeldi ki. Serindi ama usutecek kadar degil. Tam boyle bir yaz aksaminda, sahilden eve donuyormus gibi hissettim kendimi. Birilerini arayip, sanki Akcay'dayim diye anlatmak, onlarin da beni anlamasini istedim ama, Muge'yi, Merve'yi, Tugba'yi ya da Beste'yi arayamayacagima gore, kendi kendime eglenerek eve geldim.

Bugun de, hatta bir saat icinde falan, Korkuyorum Anne adli filmi izlemeye gidiyorum. Aslinda finaller falan var ama, iyice yogunlasmadan bir gideyim, egleneyim bakalim. Zaten bugun saliya olan gunes enerjisi odevimi bitirdim. Bu kadar gun onceden odev bitirmeyeli o kadar cok oldu ki.
O zaman ben balkona.

Tuesday, May 8, 2007

Beynelmilel

Dun aksam Beynelmilel'i tekrar izledim Mine'yle. Kisin (hay allah yoksa yaz tatilinde miydi?) Merve'yle gitmistik izlemeye, bayilmistim. Ece Temelkuran cok bahsetti bu filmden (ki zaten filmde de kisa bir rolu var). O zamanlar cektigimiz acilari boyle gule gule, dalga gece gece anlatarak kendimizi iyilestirecegiz gibi seyler soyluyordu. Benden dinleyeceginize, ilgileniyorsaniz buyrun buradan okuyun.

Verdigi mesajdan ote, oradaki ana karakterlerden Gulendam ve babasi arasindaki iliski beni cok etkiliyor. Zaten duygusal baba kiz iliskileri beni hep etkiliyor, guzel seyler de olsa, uzucu seyler de olsa oturup agliyorum. Filmde de babasi, kiza tokat atiyor, sonra gidip derdini anlatmaya calisiyor, ve de kizina diyor ki "benim canim". Canim benim degil de, benim canim. Neden anlatiyorum bilmiyorum, ama aklimda yer etmis iste.


Tuh, unuttum yazacaklarimi. Cok sik yazinca da boyle oluyor, anlatacak bir sey kalmiyor. Neyse, bir dahaki sefere.

Monday, May 7, 2007

Hizir amca, bana...

...bir ev, biraz para, guzel bir araba...

Dun sabah azimle saat 6:30da kalkip, geceden yesermekte olan bir agacin dalina (aslinda gul dali olmasi lazimmis ama cevrede gul yoktu, ben de genel tema bahar diyerekten bizim bahcedeki bir agaci kullandim) bagladigim, uzerinde dileklerimin yazili oldugu kagidi alip yirttim, sonra da akan suya atmak icin Ilke ve Gamze'yle bulustum. (Uzerimde esofman, sweatshirt ve gunes gozlugu var diye de Ilke bana Britney Spears demis :) ) Guzel 45 dakikalik bir yuruyusten sonra bir akarsuya geldik, dileklerimizi suya attik. Sonra da bizim eve gelip balkonda kahvalti yaptik. Kahve fali baktik. Tam Turk kadini modunda bir sabah gecirdik yani. Falimda kucuk kucuk birsuru yol cikti, bu yaz cok gezecem insallah. :)

Sonra dun bir de 4 bolum Lost izleyerek, eski bolumleri bitirdim. Simdi ben de yasitlarim gibi 20. bolumu bekliyorum.

Biraz once de Los Angeles'a biletlerimi aldim. Konferansin tarihleri Cagatay'in mezuniyetiyle cakisiyor, o yuzden iki yildir gidecem dedigim mezuniyete gidemiyorum. 6 hazirana kadar Los Angeles'tayim, sonra 7 haziranda da Turkiye'ye ucuyorum. 8 haziran sabahi Istanbul'da olacam. Iki gece ustuste ucaklarda olacagim ama. Galiba yanima nyquil gibi birseyler alip JFK -Istanbul arasini uyuyarak gecirirsem cok iyi olacak.

Saturday, May 5, 2007

Kiz kiz kiz

Farkinda degilim ama yorulmusum ben oldukca. Persembe sabahi odevimi verdikten sonra, eve geldim, once biraz uyudum sonra yemek yapmaya basladim. Soguk durabilecek patlican (saksuka gibi oldu sanirim), yogurtlu ispanak ve borek icini hazirladim. Hatta bir de o arada kumpir yaptim, Ilke'nin dogumgununu kutladik Ilke, Begum ve ben.

Sonra Ilke ders calismak icin evine gitti. Biz de Devdas diye bir hint filmi izledik. Bollywood filmleri cok eglenceli de, gel gor ki cok uzun. Bu da bitmek bilmedi. Ben en son gece 2'de oturdugum yerde uyuyakalinca yattim yerime.

Sonra cuma da yine yemek yaptim. Kabakli bir meze hazirladim. Derken once Ekim, sonra Begum sonra da Gamze ve Ilke geldi. Mutfak senlendi adeta. O kadar eglendim ki, bir yandan bira icip bir yandan yemek yaptik. Mine ve Gazal da katildi aramiza, sonra da bir guzel oturduk sofraya, icip eglendik.

Ekimcim iyi ki gelmis. Bu sabah da onunla balkonda cok guzel bir kahvalti yaptik. Benim en sevdigim ogun kahvalti. Hele misafir varken, ya da bayram sabahlarinda ozenilerek kurulan kahvalti sofralarina bayiliyorum. Pazar kahvaltilari bir de tabii. Bayram kahvaltilarinda biz mutlaka kaymak aliriz. Misafir varsa sucuklu yumurta ve bir de hamurisi sart. Eger Edirne'de koydeysek ev ekmegi, borek, taze yumurta, keci peyniri mutlaka olur. Hayrabolu'daysak (ki bu cok sik olmuyor) yine ev ekmegi ve yengemin yaptigi ya borek, ya akitma ya da babamin cok sevdigi ve benim adini hatirlayamadigim o yemek (cilbir?). Kahvalti hakkinda cok uzun konusabilirim. Neyse, Ekimle masamizi balkona cikardik, sucuk kizarttik, yumurta hasladik, cay demledik. Beyaz peynir ve zeytinimiz de var. O kadar keyifli bir sabah oldu ki. Sonra erkenden yolcu ettim Ekim'i. Geldim evi toparladim, bulasiklari yikadim. Biraz da ders calistim hatta.

Bu gece Hidrellez. Hidrellez Hizir peygamber ile Ilyas peygamberin bulustugu geceymis. Hizir bahari, Ilyas da kisi temsil ediyor. 5 mayisi 6 mayisa baglayan gece kistan bahara geciliyor yani. Bu gece Hizir'in gezdigi dokundugu her yere bereket gelecegine inaniliyormus. Diledigin dilekler gerceklesiyormus. Bir suru degisik yontem var bunun icin sanirim. Cizip disariya birakmak, bir yere yazip agac dalina asmak. Ben uc adet dilek dileyip bizim evin arkasindaki agaclardan birine astim bakalim. Hayirlisi diyorum. :)

Bu arada, dun aksamin fotolarinin da linkini koydum yan tarafa.

Wednesday, May 2, 2007

Canim kardesim

Simdi Merve'yle konusuyorum MSNde, ve bir yandan o kadar mutlu oluyorum, bir yandan da o kadar sasiriyorum ki, gercekten eglenerek konusabildigime kardesimle. Merve'yle aramiz hep iyidir bizim ama buyudukce daha da yakinlasiyoruz haliyle. Canim kardesim benim 18 oldu.

OSSye girecek bir de, allahtan az kaldi bu gerginligin bitmesine de. Duman konseri varmis, ben de orada olacam, beraber gidiyoruz yani. Simdi karar vermeye calistigimiz sey, 10 Hazidan'da mi gitsek, yoksa 22 Haziran'da mi? Biri OSSden once, biri sonra.

Bir de, 22 - 24 Haziranda bir festival varmis. Turock diye. Zeytinli yalan oldugu icin, buna da gitmeyi cok istiyorum. Eger bir de Tugba ve Mert'i gaza getirebilirsem, muhtesem olabilir. :)

Bugun 5e bir odev, yarin sabah 8e bir odev var. 5e olanin 1-2 saatlik isi kaldi da (ama bilge Erdem'den ogrendigime gore, hersey dusundugumden 2 kat fazla zaman alir, yandik o zaman), yarin sabaha olan %20 bitmis durumda. Bu gece uzun olacak yani biraz.

Mine gidiyor 10 gun icinde, ozleyecegimi farkettim dun aksam. Her gun onunla mutlaka konusup egleniyorum. Hay allah. Neyse, Istanbul'da da gorusuruz ne de olsa.