Sunday, June 17, 2007

cok sukur...

turkiye'ye gelince internete girme, bloga yazma, mail kontrol etme, facebookta dolanma frekansim azaliyor, bununla birlikte telefon kullanma, mesaj atma ve uyuya kalma frekansim deli gibi artiyor.

en son inanc donusu yazmisim. o haftasonu yasadigim mutlulugun uzerinde birseyler yasamak zor aslinda, ama bu hafta da cok guzel gecti aslinda. hangi gundu, persembe miydi neydi, once kardesimle cevahir'e gidip biraz alisveris yaptik, sonra mert de bize katildi. taksim'de volkan'la da bulustuk. gencler zaten cok eglenceli :) . daha sonra dilekcigim, erdem, mert'in (eh ve de benim zeytinli'den arkadasim) onur (bu arada zeytinli rock festivali olacakmis, agustos basinda. buhuhu. mert ve onur kesin gider, bir de tugba'yi alirlar yanlarina. ben de anlatabildigim butun inanclilara anlattigim icin bu festivali, daha fazla insan da gider. ben de ofisten onlarin yaptiklarini dinler, fotolarina bakar, deli olurum.) aksama donecek olursak, sonradan duran ve onun swarthmore'dan bir arkadasi geldi. sanirim simdilik kimseyi atlamiyorum ama bilemedim. minecim de geldi tabii ki gazal'la beraber. hah sonra da karaoke organizasyonu olacakti, ama acikcasi bar beni hayalkirikligina ugratti. orada hulya'yi ve ezgi'yi gordum biraz ama o kadar sicak ve bunalticiydi ki, cabucak ciktik oradan. volkan ben ve dilek nevizade'ye gittik, mert yanimizdan ayrildi. sonra sahin geldi sonra da dilek bizi arabasina atip eve goturdu. sariyer'de de sahin dilek ve servet'le kisa da olsa cok keyifli bir aksam gecirdim.

levent de alaska'ya gidecek yakinda. cuma gunu de onu gordum 1 saat kadar. o arada da erkal, ozcan, erdem ve enis'i gordum. o arada cok yorgundum gerci, pek anlamadim ne konustuk ne ettik ama gormek guzeldi herkesi.

hah bir de cuma gunu eve donerken farkettim ki, 80lerde kaldigini sandigim dolma sac modeli geri donmus arkadaslar! onden bir tutam saci alip, 2-3 kere kivirip sonra da bir tokayla tutturmak suretiyle elde edilen dolma modeli, 80lerde annemlerin ragbet ettigi bir sac modeliydi. simdi bizim yaslarda kizlarda rastlaniyor.

bugun de oss vardi. kardescigim girdi, ve guzel gecmis, yuzu gulerek cikti. bir de mert girdi tabii, onunki de guzel gecmis nispeten. cok sukur de bunun icin. :) merve'ye kac aydir sozum vardi, beraber icmek icin. bugun nevizade'de ictik bir guzel. ne yazik ki istedigi kadar sarhos olamadi ama olsun, o da olur ne de olsa.

simdi de oyle yorgunum ki. zaten butun gun uyukladim. neden bu kadar yorgunum ki? gezmekten baska pek birseyler yapmiyorum.

sali aksami kardesimle dalaman'a tatile gidiyoruz. haftaya pazartesi burada olacagim. heyecanla bekliyorum kafa dinlemeyi rahat rahat.

Monday, June 11, 2007

inanc

Bu sefer o kadar cok zevk aldim ki okulda olmaktan. Gecen yaz gittigimde de cok guzeldi, hatta hic ogrenci olmadigi icin daha da ozgurduk, sabaha kadar terasta oturmustuk falan ama, nedense bu sefer daha cok eglendim.

Once havaalanina gidip Ozge, Sirin, ben Yasemin, Gul'u aldik. Orada hic fotograf cekmemisim ama, Sirin cekmis olmali, o da firsat bulunca koyar bir yerlere. Sirin orada bizden ayrildi. Biz de yoldan Ekim'i de alip okula gittik. Gider gitmez ilk Mertcigimi gordum bir kere, sonra birsuru insan. Mert'i o kadar ozlemisim ki. Hepsini teker teker hatirlamam imkansiz, ama gelir gelmez, o kadar cok sevdigim insani bir arada gormek cok iyi geldi bana. Okuldakiler de bizi cok iyi agirladilar, gozlemeler, turk kahveleri ikram ettiler, Albayraktar yatakhanesinin yanindaki cimlerde oturup muhabbet ettik, ihale oynadik. Sonra ogrencilerin halk muzigi konseri vardi. Cok cok basariliydilar.

O arada Dilek, Sahin, Julide ve Ezgi geldi. Hepberaber Erkan Ogur konserini dinledik. O da muhtesemdi. Arkasindan da giden bir grup insani yolcu edip, Meryem hanima caya gittik. O kismi da cok guzeldi aksamin ama, gece ikiye kadar yirmiye yakin insanin orada olmasi bence ayip oldu.

Ertesi gun de field day varmis, oraya gidip baktik biraz, Erdem'le bol bol sarki soyledik, oglen yemegi yedik, sonra da 6-7 kisi trenle Istanbul'a donduk. Taksim'de Tugba'yla bulustuk. Onu ilk ve son gormem oldu bu bulusma da bu yaz. Buhuhu. Gece eve dondugumde zor ayakta duruyordum ama. O kadar yorulmusum ki. Ama dolu dolu yasadigim bir reunion oldu.

Is bulmaktan, referanslardan falan bahsediyorduk bir ara. Erkal nasil referans aldigini anlatti. Hic tanimadigi bir adamdan, bir milletvekilinden galiba, bir referans almis. Adamin yardimcilarindan biri imzalayip vermis. Adam Erkal'i tanimiyor tabii ki. Ve Erkal'i ise alanlar da bunun tamamen bir formalite oldugunu biliyorlar. Yani ortada Erkal'la ilgili soylenmis bir sey yok, ama bu referans ise yariyor. Turkiye'de isler gercekten boyle mi donuyor? Acaba Amerika'da da mi boyle donuyor? Ben is basvurusu yaparken hocalarimdan almistim referans, ama belki baslangic pozisyonlari icindir sadece bu yontem.

Iki gundur de evde bol bol uyumakla zaman geciriyorum. Birazdan da anneannemlere gidecez yemege, heyecanla beklemekteyim.

Persembe aksami da herkesi karaokeye bekliyorum. Begum'le olan performansimizin uzerine cikamam ama.. :)

Friday, June 8, 2007

Istanbul'dayim

Bu sabah geldim Istanbul'a. Cok uzun bir yolculuktan sonra. Los Angeles'tan Charlotte'a, oradan JFK'e, oradan da buraya. Iki aksam ucakta gecti yani. En azindan uyuyabildim.
Los Angeles da cok guzeldi. 3 gun boyunca, her anim o kadar doluydu ki, ne maillere bakabildim, ne haberlere. Dunyadan tamamen kopuk, baska birsey dusunmeye bile zamanimin olmadigi 3 gun gecirdim. Oyle dolu dolu yasamayi ozlemisim. Cok fazla insanla tanismadim ama bir suru calismak isteyebilecegim yer oldugunu ogrendim. Avrupa'da calisan, oldukca buyuk birsuru firma varmis. Suzlon diye bir tane var ozellikle, Ispanya, Fransa, Hindistan'da falan ofisleri var. Bir dahaki konferansta daha detayli bilgiler alacam.

Yarin da Inanc'a gidiyorum. Tam olarak ne zaman, nasil bilemiyorum gerci. Servis konusunda bilgi vermediler.

Hala burada olmaya alismaya calisiyorum. Size de oluyor mu bilmem, buraya gelince bir sure, insanlara mail yazmak, hatta yazilanlari okumak, foruma girip bakmak falan gelmiyor hic icimden.

Bir de Los Angeles fotograflarini koydum facebooka, linki yanda yine.

Friday, June 1, 2007

reporting from the centre of chaos

Dersler bittiginden beri daha az yaziyorum. ne garip, daha cok bos zamanim var ve oyle cok birseyler de yapmiyorum. Aslinda dogru degil bu, evde durmuyorum genellikle, belki de o yuzden. Neyse.

Simdi valizlerimi hazirliyorum. Bilgisayarin basina oturmusken notlarima bir bakayim dedim, belki finaller belli olmustur diye. Ozellikle gunes enerjisi dersimden endiseliydim, cunku final problemi ucu cok acik bir sekilde sorulmustu. Hem gunes hem ruzgar enerjisi derslerimden A almisim. :) Nasil mutlu oldugumu anlatamam. Artik korkarak notlarima bakmaya, B+ ise mutlu olmaya alistim cunku. Ama bu sene cok iyi gecti gercekten. Cok mutlu oldum birden, cok.

Ilkecigimin bir makale icin abstract yetistirmesi lazim bu hafta, onu cok goremedim. Ama her gun Begum'le gecti sanirim, pazartesi disinda. O gun de otobusler calismiyordu, ondan. :) Bir gun alisverise gittik, bir gun kasabada dolandik, yemek yedik, kitap okuduk, sonra bara gittik. Dun ben bir meteoroloji (met) kulesini indirmek icin Mattapoisett diye bir yere gittim. O ayri bir hikaye, birazdan anlatacagim. Sonra Begum bize geldi, iki tane film izledik: The Fountain ve Conversations with Other Women. Ilkini hic duymamistim, Pan's Labyrinth tarzinda bir film, oldukca guzel. Digerini de Sirin'in tavsiyesi uzerine sectim. Bekledigim gibi degildi. Kesinlikle eglenceliydi ama ben gercekten baska kadinlarla conversationlar olacak saniyordum. When Harry Met Sally gibi guzel bir film tavsiyesi olan var mi?

Gelelim dunku ise. Biz 50 metrelik met kuleleri kurup ruzgar datasi topluyoruz. Bunlardan birinin suresi dolmus, indirip toparlamamiz gerekiyordu. Ben daha once hic boyle birsey yapmamistim, labden para almadigim icin. Ama bu sefer kimse kalmamis baska, ben gitmezsem yapilamayacakmis, o yuzden gittim. Erkenden orada olmamiz gerektigi icin, 4:30'da uyandim, 5'te bizim labin kamyonuna bindim. Saat 8'de oradaydik. Yolda biraz uyudum, o iyi oldu. Ayagimda botlar, kot, eski bir t-shirt. Gunes gozlukleri. Resmen bir cayirin ortasinda kule. Ot kapli her yer. Arabalari uzaga birakip, ise basladik. Derken Jamey su tarafta zehirli sarmasiklar var dikkat edin diyerek geldi. Meger butun alana yayilmislar. Ben hayatimda hic zehirli sarmasik gormemistim. Turkiye'de var mi? Vardir buyuk ihtimalle de, yaygin degildir belki. O kadar kampa, geziye gittik, hic karsilasmadim. Ya da belki bizim buna karsi bagisikligimiz vardir. Neyse, dikkat et, dokunma sakin dediler. Sonra bir de keneler varmis. Bundan cok korktum iste. Ilk bir saat boyunca durmadan kollarima sirtima baktim uzerimde kene var mi diye. Benim uzerimde sadece 1 tane bulduk, o da t-shirtumdeydi. Ama arkadasim Jon'da en azindan 10 tane vardi. Boyle dogal garipliklerin disinda, kuleyi kucuk bir vinc yardimiyla indirdik, soktuk, benim yaptigim is de metal kablolari sarip toparlamak oldu. Resmen kollarim koptu. Hala da agriyor.

Simdi de valizlerimi toparliyorum, daha once soyledigim gibi. Ama esyalar ortaya dokulmusken kisliklari da kaldirayim, sunu da toparlayayim derken her yer karisti tabii ki. Neyse ki simdi sadece valizleri toplamak kaldi. Yarin da odami temizlerim biraz. Pazar sabahi da gidiyorum zaten. Bir sonraki yaziyi Istanbul'dan yazarim buyuk ihtimalle.