Tuesday, August 7, 2007

yuzmek ne guzel

Hani bazen, tatildeyken mesela, yani gunleri dusunmek, tarihleri aklinda tutmak zorunda degilsen, bugunun hangi gun oldugunu unutursun ya, yaklasik bir haftadir ben oyleyim. Gecen carsamba, bir kule calismasina gittim, Merve'nin deyimiyle amelelik yaptim yani. Hakli ama, bizi gorenler doktora ogrencisi oldugumuzu akillarina bile getirmezler. Hele isimiz bittikten sonra, oglen yemegi icin bir restoranda durunca bizi kesinlikle isci saniyorlardir. O gunden beri, kafamdaki takvim bozulmus durumda. Bugunu mesela, cuma sandim durdum butun gun. Oysa cuma Boston'a gidecegim ve bir yandan da biliyorum daha 2-3 gun oldugunu.

Haftasonu buradaki lisenin acik havuzuna gittik, Ilke, Deniz ve ben. Yazin havuza gitmek bana hep Dilek'i hatirlatiyor. Biraz yuzdum, biraz karardim. Sonra aksam yemegi icin bize geldik, sucuklu yumurta yedik ve de Ilke'nin Turkiye'den getirdigi Efe 3 distile rakiyi ictik. Deniz 3 duble icti sanirim, kalanini da Ilke ve ben bitirdik. Gecenin sonunda bagira bagira Sezen Aksu sarkilari soyluyorduk. Hatta biraz agladik bile ara ara.

Bugun yine havuza gittik ve cook uzun zamandir ilk defa uzun uzun yuzdum. Yani benim standartlarima gore uzun bir sure. :) STFA'da Canan Hanim'in verdigi derslerde ve onun zorlamalariyla o havuzu deli gibi gidip geldigimizden beri, ki bu hazirlik ve orta 1'de oluyor sanirim, dogru duzgun yuzmemistim. Yuzdukce yuzesim geldi adeta.

Size de oluyor mu? Bazen dusunurken, buraya yazacak bir seyler geliyor aklima. Birden aklimda yazmaya basliyorum. O kadar hosuma gidiyor ki yazdiklarim, bunlari bir ara oturup aktarayim diyorum. Ama tabii ki bilgisayar basina oturana kadar unutmus oluyorum dusunduklerimi, kurdugum cumleleri. Bu insanlara e-mail falan yazarken de basima geliyor. Birine aklimda bir mail yaziyorum, ve sonra onu tamamen unutuyorum. Sanki yazip gondermiscesine tatmin oluyorum.

Bu haftasonu Dilek geliyor Amerika'ya. Ben de cuma gunu Boston'a gidiyorum, cumartesi de Yunus ve de Zeynep'le bulusuyorum. Zeynep'i 3 senedir gormedim. Yunus'u da mayista gordum herhalde. North End'e gidecegiz galiba, birsuru Italyan lokantalarinin oldugu bir yer. Bir arkadasim italyan mafyasinin da oldugunu soyluyor.

Bu ayin sonunda tasiniyorum. Bati kiyisina tasinan bir arkadasimdan bir komodin aldim. Simdi buyuk planim bu komodini zimparalamak ve de sonra mora boyamak. Eger biraz daha gaza gelirsem calisma masami da yesile boyamak istiyorum. bunlar hic para vermeden edindigim seyler oldugu icin sonucun kotu olmasini goze alabiliyorum.

Kadinin Adi Yok'tan sonra, Duygu Asena'nin (sanirim) ikinci kitabi olan, Aslinda Ask da Yok'u yeni bitirdim. Kadinin Adi Yok'a bayilmistim. Benim kadin olmak, esitlik vs. gibi konulardaki dusuncelerimi zorlamisti ve fikrimi oldukca degistirmisti. Aslinda Ask da Yok'u da benzer bir amacla okudum. Kitap cok guzel ama ne yazik ki ayni deneyimi yasayamadim. Ana karakteri bir turlu sevemedim, bu yuzden de yaptiklarina objektif olarak bakamadim. Aslinda bu kitapta karakter 40'li yaslarinda ve de bir cocuk sahibi oluyor. Belki bu deneyimleri henuz yasamadigim icin kitapla iyi bir baglanti kuramadim.

Simdi, God of Small Things'i okumaya baslayacagim. Yazar hakkinda cok iyi seyler duydum.

Bir de su var ki, yuzme insani oldukca yoruyor, uykusunu getiriyor...

1 comment:

egiboy said...

stfa... dümdüz olduğunu her hatırladığımda içimin bir yeri cız ediyor. amma sağlam yüzerdik ha!

bu yazdığını hatırlama/unutma ama yazmış kadar zevk alma olayı bana da çok oluyor. "aksiyon yüklü" bir rüya görünce de benzeri birşey yaşıyor insan; yani bilmeden kendimize bir rüya kurguluyor da olabiliriz... hiç fena değil :)