Friday, June 1, 2007

reporting from the centre of chaos

Dersler bittiginden beri daha az yaziyorum. ne garip, daha cok bos zamanim var ve oyle cok birseyler de yapmiyorum. Aslinda dogru degil bu, evde durmuyorum genellikle, belki de o yuzden. Neyse.

Simdi valizlerimi hazirliyorum. Bilgisayarin basina oturmusken notlarima bir bakayim dedim, belki finaller belli olmustur diye. Ozellikle gunes enerjisi dersimden endiseliydim, cunku final problemi ucu cok acik bir sekilde sorulmustu. Hem gunes hem ruzgar enerjisi derslerimden A almisim. :) Nasil mutlu oldugumu anlatamam. Artik korkarak notlarima bakmaya, B+ ise mutlu olmaya alistim cunku. Ama bu sene cok iyi gecti gercekten. Cok mutlu oldum birden, cok.

Ilkecigimin bir makale icin abstract yetistirmesi lazim bu hafta, onu cok goremedim. Ama her gun Begum'le gecti sanirim, pazartesi disinda. O gun de otobusler calismiyordu, ondan. :) Bir gun alisverise gittik, bir gun kasabada dolandik, yemek yedik, kitap okuduk, sonra bara gittik. Dun ben bir meteoroloji (met) kulesini indirmek icin Mattapoisett diye bir yere gittim. O ayri bir hikaye, birazdan anlatacagim. Sonra Begum bize geldi, iki tane film izledik: The Fountain ve Conversations with Other Women. Ilkini hic duymamistim, Pan's Labyrinth tarzinda bir film, oldukca guzel. Digerini de Sirin'in tavsiyesi uzerine sectim. Bekledigim gibi degildi. Kesinlikle eglenceliydi ama ben gercekten baska kadinlarla conversationlar olacak saniyordum. When Harry Met Sally gibi guzel bir film tavsiyesi olan var mi?

Gelelim dunku ise. Biz 50 metrelik met kuleleri kurup ruzgar datasi topluyoruz. Bunlardan birinin suresi dolmus, indirip toparlamamiz gerekiyordu. Ben daha once hic boyle birsey yapmamistim, labden para almadigim icin. Ama bu sefer kimse kalmamis baska, ben gitmezsem yapilamayacakmis, o yuzden gittim. Erkenden orada olmamiz gerektigi icin, 4:30'da uyandim, 5'te bizim labin kamyonuna bindim. Saat 8'de oradaydik. Yolda biraz uyudum, o iyi oldu. Ayagimda botlar, kot, eski bir t-shirt. Gunes gozlukleri. Resmen bir cayirin ortasinda kule. Ot kapli her yer. Arabalari uzaga birakip, ise basladik. Derken Jamey su tarafta zehirli sarmasiklar var dikkat edin diyerek geldi. Meger butun alana yayilmislar. Ben hayatimda hic zehirli sarmasik gormemistim. Turkiye'de var mi? Vardir buyuk ihtimalle de, yaygin degildir belki. O kadar kampa, geziye gittik, hic karsilasmadim. Ya da belki bizim buna karsi bagisikligimiz vardir. Neyse, dikkat et, dokunma sakin dediler. Sonra bir de keneler varmis. Bundan cok korktum iste. Ilk bir saat boyunca durmadan kollarima sirtima baktim uzerimde kene var mi diye. Benim uzerimde sadece 1 tane bulduk, o da t-shirtumdeydi. Ama arkadasim Jon'da en azindan 10 tane vardi. Boyle dogal garipliklerin disinda, kuleyi kucuk bir vinc yardimiyla indirdik, soktuk, benim yaptigim is de metal kablolari sarip toparlamak oldu. Resmen kollarim koptu. Hala da agriyor.

Simdi de valizlerimi toparliyorum, daha once soyledigim gibi. Ama esyalar ortaya dokulmusken kisliklari da kaldirayim, sunu da toparlayayim derken her yer karisti tabii ki. Neyse ki simdi sadece valizleri toplamak kaldi. Yarin da odami temizlerim biraz. Pazar sabahi da gidiyorum zaten. Bir sonraki yaziyi Istanbul'dan yazarim buyuk ihtimalle.

No comments: